
Bazı tarihler vardır ki yalnızca bir günü değil, bir milleti aydınlatır…
Şubat 1931, o günlerden biridir. Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, o tarihte Aydın’a gelmiş, sadece bir şehir değil, bir fikir selamlamıştır. O gün bu topraklarda yankılanan ses, “Cumhuriyet biziz” diyen halkın sesidir.
Atatürk’ün Aydın’a gelişi bir ziyaretin ötesindeydi. O gün halkın arasına karışan, çiftçiyi dinleyen, gençlerle sohbet eden bir lider vardı. Modernleşmenin, kalkınmanın ve aydınlanmanın temellerini şehir şehir, insan insan inşa eden bir devlet adamı… Onun Aydın’a gelişi, bu toprakların kaderini değiştiren Cumhuriyet’in, halkla kucaklaşmasının simgesidir.
Cumhuriyet demek; kul olmaktan çıkıp yurttaş olmak demektir.
Cumhuriyet demek; fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmek demektir.
Ve bu değerlere en sıkı sarılan illerden biri olmuştur Aydın. Zaten adıyla da müsemma bir şehir değil midir burası? Aydın… Işığın, bilginin, üretimin ve ilerlemenin toprağı…
Bugün Atatürk’ün bıraktığı mirasın değerini bilmek, sadece heykellerini selamlamakla olmaz. Onun “En büyük eserim” dediği Cumhuriyet’i, çağın gereklerine göre korumak ve yaşatmakla olur. Bilimle, akılla, sanatla ve üretimle olur. En önemlisi de çocuklarımıza, gençlerimize bu bilinci aşılamakla olur.
Aydın’da hala Atatürk’ün ayak izleri vardır. O izleri takip etmek, yalnızca geçmişe saygı değil, geleceğe umutla bakabilmektir.
Çünkü bu ülkenin aydınlık yolu, Aydın gibi şehirlerden geçer.
Unutmayalım:
Cumhuriyet sadece bir yönetim biçimi değil; bir yaşam biçimi, bir duruştur.
Atatürk’ün bize bıraktığı en kıymetli mirastır.
Ve biz bu mirasa sahip çıkabildiğimiz sürece, ne karanlık büyür, ne de yolumuzu kaybederiz... Saygılarımla