

YAŞA VE İHTİYACA GÖRE KİŞİSELLEŞİYOR
Longevity yaklaşımı sadece yaşlanma döneminde değil her yaş grubuna uyarlanabilir, çünkü kronik hastalıkların temeli genellikle genç yaşta atılır. Ancak yaşa ve sağlık durumuna göre özelleştirilmesi önemlidir. Genç bireylerde longevity beslenmesi, özellikle beyin sağlığı, cilt yaşlanması, insülin duyarlılığı gibi konularda koruyucu bir kalkan görevi görür. 40 yaş sonrası ise, hormonal değişimlerle birlikte yaşlanma belirtileri hız kazandığı için bu dönemde daha stratejik uygulanması önerilir. Bununla birlikte, 65 yaş üstü bireylerde kas kütlesini korumak için protein alımı biraz artırılabilir (balık, yumurta, beyaz et gibi kaynaklarla). Çocuklar ve hamile kadınlar gibi özel gruplarda ise kalori kısıtlaması önerilmez; bu gruplar için besin yoğunluğu yüksek, dengeli bir diyet tercih edilmelidir. Kısaca, diyet bireysel ihtiyaçlara (ör. metabolik durum, kronik hastalıklar) göre uyarlanmalıdır.

BİR MODA DEĞİL, BİR YAŞAM BİÇİMİ
ABD’de Dr. Valter Longo öncülüğünde geliştirilen ve “Mavi Bölgeler”den ilham alan bu model; aralıklı oruç, düşük protein, kaliteli yağ dengesi ve bitkisel ağırlıklı beslenmeyi bir araya getiriyor. Diyet değil, sürdürülebilir bir yaşam tarzı sunuyor. Uzman Diyetisyen Ezgi Akdağ son olarak şunu vurguluyor: “Longevity diyeti, bireyin yaşına, bireysel özelliklerine ve sağlık geçmişine göre uyarlanarak kişiselleştirilmelidir. Böylece sadece uzun değil, sağlıklı ve işlevsel bir yaşam mümkün olur.”